"Benim!" Dönemi: Çocuğunuza Paylaşmayı ve Aitlik Kavramını Öğretmek

Yazan Momy App | Yayın tarihi 24 Ağustos 2025

"Benim!" Dönemi: Çocuğunuza Paylaşmayı ve Aitlik Kavramını Öğretmek

Harika bir oyun gününün ortasında, parkın en neşeli kahkahaları aniden kesilir ve o sihirli, bir o kadar da korkutucu kelime havada yankılanır: "BENİM!" Tanıdık geldi mi? Bir anda sizin o dünya tatlısı, paylaşımcı meleğiniz, elindeki kırmızı kamyonu sanki bir hazineymiş gibi göğsüne bastıran, kaşları çatık minik bir ejderhaya dönüşür. Diğer çocuk ağlar, siz ne yapacağınızı bilemez bir halde ortada kalırsınız. Derin bir nefes alın sevgili anneler, yalnız değilsiniz. Çoğumuzun "kriz" olarak adlandırdığı bu dönem, aslında çocuğunuzun sağlıklı gelişiminin en önemli ve doğal basamaklarından biri.

Bu yazıda, "Benim!" krizlerini nasıl yöneteceğimizi, bu dönemin aslında ne anlama geldiğini ve en önemlisi, minik yavrunuza paylaşmanın ve empatinin o güzel kapılarını nasıl aralayacağımızı birlikte keşfedeceğiz. Unutmayın, bu bir savaş değil, sabır ve sevgiyle çıkılacak bir keşif yolculuğu.

"Benim!" Dönemi Nedir ve Neden Normaldir?

Genellikle 18 ay ile 3 yaş arasında zirveye ulaşan bu dönem, çocuğunuzun benlik algısının gelişmeye başladığının en net işaretidir. O ana kadar kendini sizin bir uzantınız gibi gören bebeğiniz, artık birey olduğunu, kendi istekleri, düşünceleri ve en önemlisi "kendine ait" eşyaları olduğunu keşfeder. Yani, o kırmızı kamyonu sahiplenirken aslında "Ben varım, bu da benim dünyamın bir parçası!" demektedir.

Bu davranış, yetişkinlerde gördüğümüz türden bir bencillik değildir. Aksine, sağlıklı bir gelişim basamağıdır. Bir çocuğun "senin" kavramını anlayabilmesi için önce "benim" kavramını çok net bir şekilde oturtması gerekir. Bu, kendi sınırlarını çizme ve kimliğini oluşturma sürecinin temelidir. Bu yüzden, çocuğunuz oyuncağını paylaşmak istemediğinde bunu kişisel bir başarısızlık veya onun "kötü" bir çocuk olduğu şeklinde yorumlamaktan kaçınmalıyız. O sadece, dünyanın en önemli işini yapıyor: Kendini keşfediyor.

Bu Süreçte Ebeveynlere Düşen Görevler Nelerdir?

Bu gelişimsel fırtınanın ortasında kaptan sizsiniz. Sakinliğiniz ve tutarlı yaklaşımınız, çocuğunuzun bu dönemi güvenle atlatmasını sağlayacaktır. İşte bu süreçte size rehberlik edecek birkaç önemli nokta:

  • Model Olun: Çocuklar, söylediklerimizden çok yaptıklarımızı örnek alırlar. Gün içinde eşinizle, arkadaşlarınızla bir şeyleri paylaşın ve bunu sesli olarak dile getirin. "Bu kurabiyenin yarısını babanla paylaşmak istiyorum," veya "Bu kitabıma bakmana izin verebilirim," gibi cümleler, paylaşmanın normal ve pozitif bir eylem olduğunu gösterir.
  • Duygularını Onaylayın, Sınırları Belirleyin: Çocuğunuz oyuncağını paylaşmak istemediğinde öfkelenmesi çok normal. Onun duygusunu anladığınızı gösterin. "O arabayla oynamayı çok sevdiğini biliyorum. Arkadaşının istemesi seni kızdırmış olabilir," gibi bir cümleyle onun hislerine tercüman olun. Ancak hemen ardından sınırı çizin: "Ama arkadaşına vurmak ya da bağırmak doğru değil. Kızgınlığını başka şekilde gösterebilirsin."
  • Etiketlemekten Kaçının: "Ne kadar bencilsin!" veya "Hiç paylaşmayı bilmiyorsun," gibi cümleler, çocuğunuzun benlik saygısını zedeler ve onu savunmaya iter. Bunun yerine davranışa odaklanın: "Şu an oyuncağını paylaşmak istemediğini görüyorum."
  • Zorlamayın: Özellikle çok sevdiği, uyurken sarıldığı o özel ayıcığı veya battaniyesini paylaşması için onu asla zorlamayın. Herkesin kendine ait, "mahrem" eşyaları olabilir. Bu, onun kontrol hissiyatını ve güven duygusunu destekler.

Paylaşmayı Öğretmek İçin Pratik Yöntemler

Teoriyi anladık, peki pratikte ne yapacağız? İşte kriz anlarını birer öğrenme fırsatına çevirecek, işinize yarayacak somut yöntemler:

  1. Zamanlayıcı Kullanımı: "Sırayla oynamak" kavramı küçük çocuklar için çok soyuttur. Bunu somutlaştırmak için bir zamanlayıcı (kum saati veya telefon alarmı) kullanabilirsiniz. "Şimdi 2 dakika sen oyna, alarm çalınca sıra arkadaşına geçecek," demek, oyuncağın sonsuza kadar gitmediğini, ona geri döneceğini anlamasına yardımcı olur.
  2. "Özel Oyuncak" Kuralı: Eve bir arkadaşı geleceği zaman, oyuna başlamadan önce çocuğunuzla konuşun. Paylaşmak istemediği 1-2 çok özel oyuncağını belirlemesine ve bunları birlikte ortadan kaldırmanıza izin verin. Bu, ona kontrol hissi verir ve geri kalan oyuncakları paylaşmaya daha istekli olmasını sağlar.
  3. Birlikte Oynanan Oyunları Teşvik Edin: Her oyuncağın paylaşılması gerekmeyebilir. Paylaşım gerektirmeyen bireysel oyuncaklar yerine, birlikte oynamayı teşvik eden oyunlara yönelin. Örneğin, birlikte bir kule yapmak, bir yapbozu tamamlamak, oyun hamuruyla farklı şekiller üretmek gibi aktiviteler, "birlikte yapmanın" keyfini öğretir.
  4. Rol Yapma ve Pratik: Evde oyuncak bebekler veya hayvanlarla paylaşma senaryoları canlandırın. "Bak şimdi ayıcık, kamyonunu tavşancıkla paylaşıyor. Tavşancık ne kadar mutlu oldu!" gibi oyunlar, empati kurmasını ve paylaşmanın sonuçlarını görmesini sağlar.
  5. Pozitif Pekiştirme: Çocuğunuz en ufak bir paylaşma eylemi gösterdiğinde bile bunu fark edin ve takdir edin. "Topunu arkadaşınla ne güzel paylaştın, bu onun çok hoşuna gitti. Seninle gurur duyuyorum!" gibi spesifik övgüler, bu davranışı tekrarlama olasılığını artırır.

Aitlik Kavramını ve Empatiyi Geliştirme

Paylaşmayı öğretmek, sadece bir oyuncağı elden ele geçirmek değildir. Bu, aynı zamanda başkalarının duygularını anlama (empati) ve aitlik kavramına saygı duyma becerilerini de içerir.

  • Onun Eşyalarına Saygı Gösterin: Çocuğunuzun odasına girerken kapısını çalmak (eğer varsa), eşyalarını izinsiz alıp başkasına vermemek önemlidir. "Bu oyuncağını kuzenine verebilir miyiz?" diye sormak, onun da bir birey olduğunu ve eşyaları üzerinde söz hakkı olduğunu hissettirir. Kendi eşyalarına saygı duyulduğunu gören çocuk, başkalarının eşyalarına da saygı duymayı öğrenir.
  • Duygular Hakkında Konuşun: Bir anlaşmazlık anında, diğer çocuğun ne hissettiğini sorun. "Bak, sen kamyonu vermeyince Ali üzüldü. Yüzü nasıl görünüyor? Sence neden ağlıyor?" Bu tür sorular, onu kendi duygularının dışına çıkıp başkasının perspektifinden bakmaya teşvik eder.
  • Kitapların Gücünden Faydalanın: Paylaşma, arkadaşlık ve empati temalı hikaye kitapları okuyun. Kitaptaki karakterlerin yaşadıkları ve hissettikleri üzerine konuşmak, bu karmaşık sosyal becerileri anlaması için harika bir yoldur.

Sabırlı ve Anlayışlı Olmanın Önemi

Sevgili anneler, son ve en önemli tavsiye bu: Kendinize ve çocuğunuza karşı sabırlı ve şefkatli olun. Paylaşmayı öğrenmek, tıpkı yürümeyi veya konuşmayı öğrenmek gibi bir süreçtir. Düşe kalka, deneye yanıla öğrenilir. Her gün mükemmel olmayacak. Bazı günler tüm çabalarınıza rağmen krizler yaşanacak.

Bu anlarda, çocuğunuzun bu davranışının sizin ebeveynliğinizin bir yansıması olmadığını, sadece onun gelişim yolculuğunun bir parçası olduğunu kendinize hatırlatın. Sizin sakin, tutarlı ve sevgi dolu rehberliğiniz, onun bu süreçten empati kurabilen, sınırları anlayan ve cömert bir birey olarak çıkmasını sağlayacak en değerli armağandır.

Unutmayın, bugün "Benim!" diye haykıran o minik el, yarın en sevdiği kurabiyeyi sizinle paylaşmak için size uzanacak olan elin ta kendisi. Bu değerli sürece tanıklık etmenin keyfini çıkarın.

Sorumluluk Reddi Beyanı: Bu içerik yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve tıbbi tavsiye yerine geçmez. Daha fazlası için Sorumluluk Reddi Beyanı sayfamızı okuyun.

Güncel Kalın

Hamilelik yolculuğunuz için en yeni makaleleri, ipuçlarını ve kaynakları e-posta kutunuza alın.

"Benim!" Dönemi: Çocuğunuza Paylaşmayı ve Aitlik Kavramını Öğretmek | Momy